bugün

entry'ler (41)

pembe range rover kullanan kız

Disco Kralı' na geçen hafta konuk gelen android. Geçen yıllarda O. Bayülgen' in programına sarhoş katılan Nejat işler bile bu kızdan daha sempatikti. Güldük müldük ailecenek izlerken kıza ama, şimdi olayın etkisi geçince salim kafayla düşünüyorum da bu kızcağızı bir doktorun görmesi lazım. acilen hem de. Ebeveyni falan hayatta mı acaba, bir ilgilenseler. Yoksa bu kız pembe bir sepet içinde uzaylılar tarafından bir yetimhanenin merdiven boşlununa mı bırakılmış zamanında... hani, gençlik işte keh küh falan diyesi de gelemiyor ki insanın, bir acayip birşeydi.

bir atasözü hakkında kompozisyon yazmak

bitmeyen senfonidir. annem de yazmış ilkokuldayken, ben de yazdım. emininim torunumun torunları da bundan nasibini alacak.

koy götüne rahvan gitsin

şimdilerde yeni çağ gurularının
"efendim işte kendinizle barışık olun, kendinizi sevin, bir şeyin üzerine çok gitmeyin, herşey olacağına varır, evrene bırakın, evreni bilmem ne yapın" falan gibi quantumca verdikleri beyanatın, bir zamanlar zaten atalarımızca söylenmiş olan şekli.

sinan

en karizmatik erkek adı. ağırbaşlı, akıllı, seksi , adam gibi adam ı falan çağrıştırır bende nedense...

aslı erdoğan

türkler in anlayamayıp ta evropalı nın el üstünde gezdirdiği edebiyatçılardandır kendileri. yazdıklarını anlayabilmek için tekerrür gerekir. dili çok iyi kullanır. yazdıklarından, bana kendisinin şizoid bir yapıya sahip olduğunu düşündürten zeki kadın.

saba tümer

tipik izmirli kadın. metropol kadını olmaya özenti kasabalı yani. aslında tilki gibi kafaya sahip olup da erkeklerin nabzını iyi tutmasını bildiği için salağa yatan, bilmiş kişi. programına son dönem, dansöz kılıklı sözümona astrolog, hipnozcu, quantumcu zar zurt geçinen kokoşları davet edip vakit doldurmaya çalışan, güzide kasacı formatlı kadın.

ece vahapoğlu

okan bayülgen in sillesini yiyen bilmemkaçıncı kadın. beş dil biliyorum diye zortlatlığı kişiliğini- ki kesin yazdığı saçma sapan romanın kitap arkasına yazmıştır- yerle bir ettiren yapma sarışın. sokakta karşılaşsan tarlabaşı gece klüplerindeki üçüncü sınıf uvertür türkücü zannedersin. ama ne hikmetse edebiyatçı ve köşe yazarı, üstüne bir de dil profesörü geçinen zavallı. bu kadınlara bu özgüveni kim aşılıyor merak ediyorum. hangi sağlık kuruluşunda bu iğneden var da gidip vurduruyorlar. kamera ve okan ın önünde apıştı kaldı gibi iyimser bir neden bulmak istiyorum ama yok olmuyor. bir kariyer böyle biter, başlamadan... kadına bundan sonra hayatınızın hatası nedir diye sorarlarsa kesin, medya kralı na çıkmaktır diyecektir.

soyupta mı veriyim kabuğuyla mı yersin

soran kişinin,
- kabuklu yerim
cevabını tercih ettiği bir sorudur kendileri..Zira " soymak" meşakkatli bir iştir. sıkıcıdır da bir yandan. genelde sevgili elma için sorulur. anneler sorar, bazen de geyşa ruhlu eşler.

aslan burcu kadını

kadın gibi kadındır. dürüst, dost canlısı, neşeli, yaratıcı, lider, akıllı, zeki, kimseye bağımlı olmayan, özgür ruhlu, bir o kadar da sevecen, eşine sadık, tutkulu kadınların burcudur. sevdi mi tam sever. sadakat onun el kitabında ilk sıradadır. ancak erkeği tarafından bu erdemi suistimal edilmeye görsün, o zaman bir aslan kadının intikamına maruz kalmak hiç istemeyeceksiniz. onu öyle demezler....diyerek daha da beterini yaşatır size. bir ortama girdiğinde kafaların kesinlikle dönüp baktığı kadınlardır. özellikle aslan yelesi gibi saçları onların en önemli özelliklerindendir. her zaman her ortamda dikkat çekerler. tarzları, beden dilleri, yaşam stilleri ile diğerlerinden keskin bir bıçakla ayrılırlar. konuşmaya başladıklarında herkesin susup kulak verdiği kadınlardır. pratik zekaları, ileri görüşlülükleri takdire şayandır. tutku onlar için çok önemlidir. aşık olmadan yapamazlar. keskin kuralları vardır. bir aslan erkeği ve bir aslan kadını her ne kadar kulaklara hoş gelse de anlaşabildikleri tek yer yataktır. denenmiştir. o sebeple, bu dip not ta...
"erkeklerin korktuğu kadınlar" diye bir şehir efsanesi varsa eğer, bunlar kesin aslan burcu kadınlarıdır.

sanat filmlerinin gişe yapmaması sorunsalı

sanat filmlerinin kaçınılmaz yazgısıdır. neden gişe yapsın ki sorusunu beraberinde getirir. 1.5 saat boyunca 10 tane kumsal fotoğrafı, 2 tane sigara içen adam profili, 5-6 tane de bozkırlarda giden trenden bakarak ağlayan kadın görüntüsü koy sen şeride, sonra da film yaptım de...ona film değil, slayt gösterisi diyorlar.

türk usulü çocuk yetiştirme teknikleri

çocuğu doğurduktan sonra sokağa atmakla, 13. yaş gününde ferrari anahtarı hediye etmek arasında değişen tekniklerdir. ilk reglsini gören kız çocuğuna tokat atmak, ilk cinsel bilgilerini edinmesi için maaile aynı yer yatağında topluca yatmaktır. altına kaçırıcınca pipisini yakmak, göğüslerin çıkmaya başladığında üzerlerine çorba kasesi kapamaktır.

taxi driver

her seyredildiğinde robert de niro ya bakıp bakıp - ulan amma da gençmiş adam- diyesi getirten filmdir. jodie foster ise o zaman neyse hala o dur. adeta bu kadının nitrogen tüpünde uyuduğu izlenimi bırakır insanda

sevişme sonrası erkeğin gömleğini giyen kadın

sevişme sonrası, gördüğün gibi çok ateşliyim ama bir o kadar da çocuksu ve masumum endişesi içinde olan kadındır. aynı endişeye gülben ergen kliplerinde de rastlanır. tek başına bir anlam ifade etmez, erkek gömleği ile birlikte tercihen iki elle sıkı sıkı tutulmuş, dumanı tüten kahve çanağı da olması lazımdır.

fotojenik

çirkin kadınların fotoğraflarda güzelmiş gibi görünmeleridir.
+ çok fotojeniksin + kalıbının övgüye mi yoksa hakarete mi girdiği sorusu akıllara gelebilir. ama ona gelene kadar akla gelebilecek ne kadar soru daha vardır bir bilseniz.

farabi

anakara da bir sokak adıdır. ankara ya bir dost ziyaretine gittiniz diyelim. dostunuzla bir gün bir taksiye binersiniz. ankaralı dostunuz taksiye biner binmez yüzünde samimi bir gülümseme ile şoföre uzanıp -farabi- der. ama siz onu -fahri abi- anlarsınız ve hayretle arkadaşınıza döner, taksi şöförlerinin adını mı biliyorsunuz siz burada der. böylece anılaşır birden herşey.

numb3rs

dizimax klasiklerinden bir dizidir kendileri. absürd kategorisine girmeye ramak kalmıştır. belki bir kaç bölüm sonra işin cılkı da çıkar. bir seri katilin bir sonraki kurbanını nerede, nasıl, ne zaman öldürebileceği itimalini matematik formülleri ile bulmaya falan çalışırlar dizi boyunca ve şaşırırsın bulurlar da. lisede havuz problemleri ile sorunu olanların pek haz edemeyeceği bir yapıdır. şiddetle tavsiye edilmez, ancak seyredilecek başka birşey yoksa belki, bakılabilir bön bön.

büyü

en iyi komedi filmine aday bir başyapıt!
hoca ve öğrencileri arkeolojik bir kazı yapmak amacıyla toplaşır. kazı alanına gitmek için bildiğin bir katıra nevaleyi yüklerler...günlerce ıssız yollardan , dar patikalardan yürürler eşşek de arkadan...
sonunda kazı yerine gelirler, eşeğin sırtından, langur lungur helak olmuş ama eşek bu arada, malzemeler iner. akşam kazı alanında ateş yakılır, e bir hoşgeldik valla geyiği yapılacak ya, şarap açılır. bilin bakalım allahın unuttuğu dağın yamacında şarap neyle içiliyor. bildiğin ayaklı kadeh! bu kadar meşakkatli yolculuk sırasında herkesin, eşek dahil, boku çıkmış ama şarap kadehleri sapasağlam torbanın içinden özenle çıkmıştır. filmin sonunda da paşabahçe ye bir teşekkür bantı bile geçmez bu düşüncesizler.

şimdi kadın oldum

yeni çıkan albümü için memelerini şişirten popçu bengü beyanatıdır. aslında - asıl şimdi şişme kadın oldum- demek istemiş ama dili sürçmüştür. bu beyanatı ile, müzik marketlerin yanısıra seks shop raflarında da itinayla yerimi aldım mesajını gizliden gizliye hayran kitlesine vermektedir.

spiritüel

bildiğin -ruhani- demek. ama yeniçağ gurularının herkesden farklı olmak adına kullandıkları kelime olarak da adlandırılır. bilip bilmeden konuşanları , bilip bilmeden dinleyen insanların dillerine pelesenk olmuştur.
- biz spiritüel camia- diye kendilerini diğerlerinden farklı göstermeye çalışan azınlığa şu cevabı verebilirsiniz misal,
+ spiritüellik sadece size özel dikilmiş bir elbise değildir, bu arada siz kimsiniz?. her insan evladının spritüel, yani ruhani yanı vardır.

-abuk sabuk konuşmayın beni de çileden çıkartmayın- diye de arzuya göre final cümlesi kurabilirsiniz dilerseniz...

türk sineması nın son yıllarda yükselişe geçmesi

bir ütopyadır. yok böyle bir önermedir. kalite ile kantiteyi bir birine karıştırmamak lazımdır. çok sayıda film çekerek yükselişe geçiş, anca çekilen filmlerin kutularını üstüste koyduğunda göze görünen manzaradır.